Bir millet, gayrı safi milli hasılasını yükseltmek, gösterişli binalar, köprüler ve havayolları yapmak için yaşayamaz, o ancak bir ideal için var olur. O mefkûre o milleti bir arada tutar ve diğer toplumların ona saygı duymasına yol açar. Bu mefkûreyi gerçekleştirmek için kendisine düşen vazifeleri hissedenler ve bunun için fedakârlıklarda bulunmaya hazır olanlar, ancak o fertler, o milletin gerçek temsilcileri sayılabilirler. Çünkü sadece o fertler, bencilliğin ve çıkarcılığın zorlu prangalarından kendilerini kurtararak adeta Sokrat’ın mağarasından çıkmayı başarmış o insan gibi güneşin parlak ışıkları altında hakikati olduğu gibi görebilmek için gözlerine muvakkat bir acı çektirmekten korkmadan hürriyete kavuşmuşlardır. Bu nedenle, sadece onlar, tüm insanların, tüm insanlarla ilişkisi olduğunu ve bunun her insana belirli sorumluluklar getirdiğinin bilincindedirler. Birbirinin yükünü, ancak diğerkâmlığın bahşedebileceği mutluluk ve huzurla taşıyanlar, ancak onlar, bir millete mensubiye...