Libya tarih boyunca üç parçalı bir yapıya sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde üç vilayetten (Trablusgarp, Sirenayka ve Fizan) oluşur ki bu yapı esasen Roma İmparatorluğu dönemine dayanan bir geçmişin yansımasıdır. Öyle ki Doğu ve Batı Roma’nın sınırları da ülkenin tam ortasından geçer. Bu farklılık Bingazi merkezli Sirenayka’nın Maşrik’e, Trablusgarp’ın ise Mağrib’e ait olduğu gerçeğiyle kendisini gösterir. Libya terimi Romalılar için Sirenayka bölgesini ifade eder. Bugünkü anlamıyla ise İtalyanlar tarafından 1911’de bölgeyi işgal ettikten sonra kullanılır. Fizan ise Akdeniz coğrafyasından uzakta Sahra çölünün ortasında Afrika’ya ait bir bölgedir. Ülkeyi güçlü bir ordu ve bürokrasi oluşturarak birleştirip yönetmeyi tehlikeli bulan Kaddafi’nin iç siyaseti “böl ve yönet” düsturuyla kabile liderlerine dağıtılan bol bol paralara dayanmaktaydı. Kaddafi'nin dönemin yükselen Arap milliyetçiliği ve birden akan petrol geliri sayesinde kurduğu despotik idaresinin kendisinden sonra devam ettirilememesi ve ülkenin bölünmesi adeta kaçınılmazdı.
Bu nedenle Libya’nın bugünkü parçalanmışlığını anlamak için sadece güncel çatışmalara odaklanmak yanıltıcıdır. Ülkenin batısını kontrolü altına almak için Nisan 2019'da askeri harekat başlatan Haftar, Kaddafi benzeri diktatöryel bir idareyi yeniden tüm Libya'da kurmakta başarısız olmuştur, çünkü ülkenin kabile ve bölge aidiyetlerini öne çıkaran sosyal dokusu buna engeldir. Nitekim Haftar Trablus'ta hakimiyet kuramayınca, kendi cephesinde yer alan farklı unsurları birarada tutamadığının işaretleri de hemen ortaya çıkmış, bu muhalefeti bertaraf etmek için üzerlerine sert bir şekilde gidince güneyde önemli kabilelerin desteğini de kaybedivermiş, böylece askeri harekatının akibeti de mühürlenmiştir.
Erdoğan hükümetinin Sarraj'a askeri destek verme kararı alırken
yalnız hareket etmediği, Haftar'a yönelik ikircikli bir tutum takınan, Libya'da
etkili İtalya gibi bazı önemli Batılı ülkelerin Türkiye'ye örtülü destek
verdiği hissedilebiliyordu. Gelinen noktada bu gerçek daha fazla ortaya çıktı.
Fransa'nın girişimiyle, Libya'ya silah ambargosu tatbik etmeyi öngören AB
operasyonunun Malta tarafından veto edilmesiyle akim kalmasına da bu açıdan
yaklaşmak gerekir. Malta'nın Fransa gibi büyük bir AB ülkesini Türkiye'nin
hatırı için karşısına almayacağı açıktır. AB içerisinde iki büyük güç arasında
belirli bir meselede anlaşmazlık varsa bunu küçük ülkeler üzerinden gerçekleşen
vetolarla hissederseniz. Büyük ülkeler açıktan çatışmanın getireceği siyasi
inikasları bertaraf etmek için bu tür taktikler uygularlar.
Suriye ezberleriyle Libya okuması yapmaya çalışanların,
Sarraj'ı İhvan'la özdeşleştirmesi de yanlıştır. İhvancılar, Sarraj’ı
destekleyen koalisyonu oluşturan güçlerden sadece birisidir ve iktidar içindeki
etkinlikleri sınırlıdır. Haftar'a ülkeyi tümüyle kontrolü altına alıp de-facto
bir askeri idare kurarak tüm defteri bir oldu-bittiyle kapatması için bir
fırsat verilmiş, ama o bunu kendisine tanınan zaman aralığı içerisinde
gerçekleştirememiş gibidir. Başta Haftar’a destek verir gibi duran ABD
Yönetimi, Rusya’nın Haftar’ın düşmesini engellemek için daha fazla sahaya
inmesi üzerine tavrını netleştirmiş ve Haftar’a verdiği örtülü desteği de geri
çekmiştir. Petrol üzerinden cereyan eden asıl kapışmayı bu arka planda anlamak
gerekir.
Libya, Afrika kıtasının en büyük kanıtlanmış ham petrol
rezervlerine sahip ülkesidir. Petrol ve doğal gaz gelirleri bütçenin yaklaşık
yüzde 95'ine tekabül eder. Libya iç savaş başlamadan önce dünya petrol
üretiminin yüzde 2'sini gerçekleştiriyordu. Fakat Libya "tatlı ham
petrolünün" asıl önemi, çok az bir işlemle rafine edilebilmesini sağlayan
kalitesinden kaynaklanır. Bu petrol, Basra Körfezinden çıkarılanlara göre çok
daha kalitelidir. Benzeri Nijerya ve Cezayir'de çıkmaktadır. Öyle ki,
Avrupa'daki bazı rafineriler sadece bu ülkelerden aldıkları petrolü
işleyebilecek teknik kapasiteye sahiptir. Ülkede faaliyet gösteren en büyük
yabancı petrol şirketi İtalyan Eni'dir. Tabiatıyla diğer belli başlı Batılı
petrol şirketleri de farklı ortaklıklarla üretimde bulunur.
Kaddafi'nin kurduğu sistem gereği Libya'nın petrol gelirleri
önce ABD merkezli Batılı finans kuruluşlarının hesabına dolar olarak
yatmaktadır. Sadece Trablus’ta bulunan Libya Merkez Bankası’nın bu hesaplara
ulaşım hakkı vardır, yani pratikte sadece Sarraj hükümeti Libya’nın petrol gelirlerine
yasal erişim hakkına sahiptir. Fakat Libya Merkez Bankası hukuki tarafsızlığını
ihlal edip konumunu sorgulatmamak için doğuya yapması gereken rutin ödemeleri
aksatmamaktadır. Öte yandan, petrol gelirlerinin ülkenin üç büyük eyaleti
arasında adil olarak nasıl paylaştırılacağına ilişkin bir uzlaşma
sağlanamadığından Sarraj hükümetinin de petrol gelirleri üzerindeki hakimiyeti
mutlak değildir. Ülkenin petrol ihracatının gerçekleştirildiği Sirte’deki
vanaların başını ise Haftar’a bağlı güçler tutmaktadır. Sirte halkı geleneksel
olarak kendisini Sirenayka’ya ait hisseder. Haftar, yenilgisinin ardından
Sarraj’ı bir uzlaşmaya zorlamak için elindeki en büyük kozu kullanıp petrol
ihracını altı ay önce engellemeye başladı. Bu yüzden Libya’nın gelir kaybından
uğradığı zarar 6 milyar doları buldu. Yaklaşık 70 milyar dolar reservi olan
Libya Merkez Bankasının Haftar’ın bu şantajına karşı uzunca süre dayanabilecek
gücü vardır.
Öte yandan Rusya’nın Libya’ya daha fazla müdahil olmasına
bozulan ABD’nin onayıyla, Libya Merkez Bankası Bingazi hükümetine yaptığı
ödemelerin büyük bölümünü durdurdu. Hatta Rus devletinin sahibi olduğu Goznak
adlı bir şirketin bastığı 1,1 milyar Libya dinarını taşıyan gemi, ABD’nin
talebi üzerine Malta tarafından durdurulup paralara el konuldu. ABD Dışişleri
ve Hazine Bakanlıkları yaptıkları açıklamada sözkonusu paraların “gayrımeşru
bir paralel yapının” talimatıyla basılmış “sahte paralar” olduğunu ilan etti.
Yani şu an finansal bakımdan asıl zor durumda bulunan taraf bir borç batağı
içerisinde yüzen Haftar rejimidir. Haftar ülkeyi nasıl olsa tamamen kontrolüne
alacağı hayaliyle, operasyonlarını finanse etmek için ona destek veren ülkelere
gayrı hukuki bir şekilde Bingazi’deki Merkez Bankası şubesi üzerinden 35 milyar
dolar kadar borçlanmış durumdadır. Haftar’ın yenilgisiyle bol keseden yaptığı
bu borçlanmanın nasıl ödeneceği meselesi, esasen, ABD’nin girişimleriyle BM’de
hazırlanan geçici barış anlaşmasının temel konusudur. Bu borçlara hiç değilse
yasal bir dayanak kazandırabilmek maksadıyla olsa gerek, plana göre Libya’nın
petrol gelirleri, iki taraf bu borçların nasıl ödeneceğine ilişkin uzlaşmaya
varana kadar Merkez Bankası’nın değil Ulusal Petrol Şirketi’nin banka
hesaplarına yatırılacaktır. Libya Merkez Bankası Başkanı Sadık al-Kabir böyle
bir adımı ekonominin belkemiğini oluşturan bir geliri kendi inhisarlarından
kaçırma girişimi olarak gördüğünü, o yüzden buna kesinlikle karşı olduklarını
açıkladı. Aslında Ulusal Petrol Şirketi de Trablus’ta ikamet etmektedir,
bağımsız hüviyetini vurgulama konusunda çok dikkatli olsa da Sarraj hükümetinin
kontrolü dışında değildir. ABD’nin bu girişimle Libya’nın Rusya öncülüğünde
bölünmesini engellemeye çalıştığı büyük olasılıktır. Şöyle ki Türkiye’nin
Sarraj hükümetine verdiği askeri destek sonucu, Haftar’ın ülkeyi tamamen
kontrolü altına alamayacağı anlaşılınca Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri
ülkenin zayıf bir konfederasyon rejimine büründürülerek ikiye ayrılması projesi
üzerinde ciddiyetle durmaya başladılar. Trablus’u buna ikna etmek için de
Fizan’daki petrol sahalarını kendisine bırakmayı teklif ediyorlar. Mısır’ın da
bu projeye destek verdiği anlaşılmakla birlikte, Kahire’nin Trablus’la iletişim
kanallarını açık tutmak için özel bir çaba içerisinde bulunduğu da
görülmektedir. Mısır hükümetinin önceliği Sirte değil, Libya Merkez Bankasının
doğunun borçlarını üstlenmeye hazır olduğu işaretini vermesi ve uzlaşmaya
yanaşması... Kahire, Trablus’a bu konuda bir anlaşmaya ulaşılırsa Sarraj
hükümetine karşı yumuşayacağının işaretlerini vermektedir. Anlaşılan ABD
Yönetimi de Sirenayka’yı Rusya’nın kucağından indirecek formüller üzerinde
durmaktadır.
Bu arada Korona kriziyle dünyada petrol fiyatları tarihi
düşüşler yaşadı. Libya’daki çatışmanın tarafları haline gelen Rusya, Birleşik
Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin, petrol fiyatlarının
yükselmesi için arzı düşürme konusunda ne kadar isteksiz oldukları, hatta
aslında bu meselede biraz da çaresiz bulundukları, çünkü arzı azaltıp
çoğaltmanın teknik olarak o kadar kolay olmadığı, büyük masraflara yol
açabildiği anlaşıldı. Yani Libya’nın petrol satışına yeniden başlamasını bu
ülkelerin gerçekten isteyip istemediği de iyice şüpheli hale geldi. Libya
Ulusal Petrol Şirketi Başkanı Mustafa Sanalla bir hafta önce yaptığı açıklamada
şu manidar tespitte bulunuyor: “Bazı bölgesel ülkeler kamuoyuna yönelik
Libya’nın petrol üretememesinden dolayı duydukları üzüntüden bahsederken perde
gerisinde tüm zamanlarını petrol ihracını engellemeye çalışmakla
geçirmektedir.”
Rusya, Wagner Grup olarak bilinen paralı askerlerini
Sirte’deki petrol tesislerine sokarak, müzakerelerin kendi arzuladığı
istikamette ilerlememesi halinde petrol ihracının yeniden başlamasına müsaade
etmeyeceğini kesin olarak belli etti. Sarraj hükümetini sıkıştırmak için
Fizan’daki önemli bir petrol sahası olan el-Şarara’ya da yine Wagner’in
yönlendirilmesiyle Rus ve Sudanlı milisler girdi. El-Şarara’ya yönelik bir
askeri harekatın Fransa’nın talebi veya onayıyla yapılmış olması ihtimali de
düşük değil, çünkü bu petrol sahasını Libya Ulusal Petrol Şirketiyle ortaklaşa
işleten dört Avrupalı şirketin başlıcası Fransız Total.
Bu karmaşık fotoğrafta yakın bir gelecekte Libya’da suların
durulması ihtimali oldukça zayıf gözükmektedir. Erdoğan hükümetinin ihtiyaç
duyduğu acil mali kaynakları bu ülkenin bu haliyle sağlayabilmesi, Libya’da
Türkiye’nin tek başına oyun kurabilmesi mümkün değildir. Oyun değiştirici bir
hamle Mısır’la ilişkilerin normalleştirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Aynen
Doğu Akdeniz’de olduğu gibi esasen Türkiye ve Mısır’ın Libya’da çıkarlarını
bağdaştıracak bir çözüm bulmaları zor değildir. Dünyada Mısır’ı karşısına
alarak bölgede politika geliştirmeye çalışan tek bir büyük güç yoktur.
Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinin istikrara kavuşmasının yolu öncelikle
Kahire’den geçmektedir...
Bu yazı da ilginizi çekebilir: Libya'daki ateşkes Türkiye'nin ülkeden çekilmesine mi yol açacak?
Yorumlar
Yorum Gönder