Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Her şeye rağmen (ŞİİR ÇEVİRİSİ)

Her şeye ve her şeye rağmen Aptallığa, dalavereye ve her şeye rağmen, Yine de biliyoruz ki: insanlık  Zaferi kazanacaktır her şeye rağmen Trotz alledem und alledem, trotz Dummheit, List und alledem, wir wissen doch: die Menschlichkeit behält den Sieg trotz alledem - Ferdinand Freiligrath (ö. 1876) (Tercümesi tarafımdan yapılmıştır.)
En son yayınlar

Libya'daki ateşkes Türkiye'nin ülkeden çekilmesine mi yol açacak?

Libya'da varılan ateşkes bu haliyle, tarafların statükoyu kabul ederek kontrollerindeki alanları genişletmemek üzere verdikleri bir taahhütten ibarettir. ( Libya'da taraflar ateşkese imza attı. ) Buna göre cephe hatlarındaki tüm askeri birlikler kendi bölgelerine çekilecek ve üç ay içinde tüm yabancı askerler ve militan unsurlar ülke topraklarından gönderilecektir. Ayrıca 18 ay içerisinde yeni seçimler düzenlenecektir. Hedef tüm ülkeyi temsil eden bir hükümetin oluşturulmasıdır.  Libya’daki tüm taraflarla iletişim kanallarını açık tutma gayreti gösteren Mısır’ın perde gerisinde büyük rol oynadığı ateşkesin bazı maddeleri sanki doğrudan Türkiye’yi hedef alarak yazılmış gibidir. Ateşkes, aynı zamanda, Batı'nın Libya'da doğrudan etkinliğini arttırarak Türkiye ve Rusya'yı dengeleme çabasını göstermesi bakımından da önemlidir. Bununla birlikte daha önceki pek çok anlaşmanın tatbik edilemeyerek havada kaldığı da unutulmamalıdır. Bu kez tersi olacağını görmeden, ateşkesin

Post-AKP döneminde sol veya seküler bir dalga yaşanmayacak, çünkü...

Yapılan son anketlere göre, AKP-MHP oyları düşme temayülüne girmişken CHP’ye oy veren seçmenlerin sayısında bir artış olmadığı görülüyor. Son seçimlerde İstanbul, Ankara başta olmak üzere pek çok büyük şehir belediyesini önderlik ettiği ittifakla kazanan ana muhalefet partisinin, buna rağmen bir rüzgar yakalayamadığı, seçmen tarafından iktidara bir alternatif olarak görülmediği anlaşılmaktadır. Keza Kadir Has Üniversitesinin on yıldır yürüttüğü “Türkiye Eğilimleri” araştırmalarına göre 2015'de kendisini siyasi açıdan "muhafazakar, milliyetçi, siyasal İslamcı ve ülkücü" olarak tanımlayanların oranı yüzde 51,7 iken, 2020'de yüzde 59,9'a çıkmıştır. Aynı süre zarfında kendisini Kemalist görenler yüzde 25,4'den 10,3'e, sosyalist-komünist görenler yüzde 7,3'den 4,3'e  düşerken, sosyal demokrat olarak tanımlayanlar 9,4'den 13,9'a yükselmiştir. Yani sol cenahta daralma yaşanırken, sağ taban genişlemektedir. Bu tablo bize AKP’den sonra “seküler bir

Bir millet olarak kalabilecek miyiz?

Bir millet, gayrı safi milli hasılasını yükseltmek, gösterişli binalar, köprüler ve havayolları yapmak için yaşayamaz, o ancak bir ideal için var olur. O mefkûre o milleti bir arada tutar ve diğer toplumların ona saygı duymasına yol açar. Bu mefkûreyi gerçekleştirmek için kendisine düşen vazifeleri hissedenler ve bunun için fedakârlıklarda bulunmaya hazır olanlar, ancak o fertler, o milletin gerçek temsilcileri sayılabilirler. Çünkü sadece o fertler, bencilliğin ve çıkarcılığın zorlu prangalarından kendilerini kurtararak adeta Sokrat’ın mağarasından çıkmayı başarmış o insan gibi güneşin parlak ışıkları altında hakikati olduğu gibi görebilmek için gözlerine muvakkat bir acı çektirmekten korkmadan hürriyete kavuşmuşlardır. Bu nedenle, sadece onlar, tüm insanların, tüm insanlarla ilişkisi olduğunu ve bunun her insana belirli sorumluluklar getirdiğinin bilincindedirler. Birbirinin yükünü, ancak diğerkâmlığın bahşedebileceği mutluluk ve huzurla taşıyanlar, ancak onlar, bir millete mensubiye

Türkiye'yi yabancı derin devletler yönetiyor

Mahir Kaynak’ın TBMM Darbe Komisyonuna 14.10.2012’de verdiği ifadelerden özetlenmiştir: 1960 darbesi, bu darbede birçok konu da tartışılır fakat dış politika tartışılmaz. Türkiye’nin dünya politikasındaki yeri. Buradaki büyük hatamız Batı’yı bir bütün olarak görmemiz ve her şeyi Batı-Doğu şeklinde analiz etmemiz. Hâlbuki Doğu, Batı’nın içerisinde ciddi rekabetler vardır. 1960 darbesi esas itibarıyla bir dış gücün etkisini kaybetmesi amacını taşır. Demokrat Partiyle, Cumhuriyet Halk Partisi arasında uluslararası politikada ne fark var? Bir, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi –şimdi de öyle ya- Avrupalıydı. Daha açık bir ifadeyle, Türkiye İngiltere’nin nüfuz alanı içerisinde, onun dediklerini yapan bir ülke olarak bilinirdi. Fakat Amerika Birleşik Devletleri askerî olarak Orta Doğu’ya girdi ve Türkiye’ye girdi. Türkiye’ye girince de giderek Türkiye içerisindeki etkileri artmaya başladı. Bu etkileri artınca hemen bir darbe hazırlığı olmaya başladı. Yani oradaki mesele Amerika’nın Türkiye’d

Libya'daki petrol kavgası

Libya tarih boyunca üç parçalı bir yapıya sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde üç vilayetten (Trablusgarp, Sirenayka ve Fizan) oluşur ki bu yapı esasen Roma İmparatorluğu dönemine dayanan bir geçmişin yansımasıdır. Öyle ki Doğu ve Batı Roma’nın sınırları da ülkenin tam ortasından geçer. Bu farklılık Bingazi merkezli Sirenayka’nın Maşrik’e, Trablusgarp’ın ise Mağrib’e ait olduğu gerçeğiyle kendisini gösterir. Libya terimi Romalılar için Sirenayka bölgesini ifade eder. Bugünkü anlamıyla ise İtalyanlar tarafından 1911’de bölgeyi işgal ettikten sonra kullanılır. Fizan ise Akdeniz coğrafyasından uzakta Sahra çölünün ortasında Afrika’ya ait bir bölgedir. Ülkeyi güçlü bir ordu ve bürokrasi oluşturarak birleştirip yönetmeyi tehlikeli bulan Kaddafi’nin iç siyaseti “böl ve yönet” düsturuyla kabile liderlerine dağıtılan bol bol paralara dayanmaktaydı. Kaddafi'nin dönemin yükselen Arap milliyetçiliği ve birden akan petrol geliri sayesinde kurduğu despotik idaresinin kendisinden sonra deva

SU BÖREĞİ

Büyükelçi Nahit D’nin keyfi iyice kaçmıştı. Görev yaptığı Batılı ülke olan Aragonya Meclisi’ndeki Türkiye dostluk grubu başkanı K.L. bir gazeteye verdiği mülakatta Türk Başbakanı yerden yere vurmuştu. Bakanlıktan acil kayıtlı bir telgraf gelmesi çok uzun sürmemiş ve Büyükelçiden “ K.L. ile temas ederek duyduğumuz hayal kırıklığı ve kızgınlığı en net şekilde dile getirmesi ve açıklamalarını derhal geri çekmesini beklediğimizi bildirmesi ” istenmişti.  Bakanlık üst düzey görevlerinden birine talip olan ve bunun için ciddi kulis faaliyetleri yürüten Nahit D bu talihsiz hadisenin hükümetin gözüne girmek için o güne değin harcadığı onca emeği heba etmesinden endişe ediyor ve telgrafın gereğini en iyi şekilde yerine getirmeyi çok önemsiyordu. Fakat bu biraz onun için müşkülâtlı bir iş olacak ve tüm hünerlerini ortaya koyması gerekecekti. Şöyle ki Büyükelçi, başta K.L. olmak üzere görüştüğü Aragonyalı yetkililere kendisi hakkında bambaşka bir imaj vermişti: Türkiye’deki İslamcı hükümeti o da

ERMENİ TERÖRÜ

Büyükelçi G.A. erken gelen emekliliğinin keyfini yaşıyordu. Otuz küsur yıllık diplomatlık geçmişinin Büyükelçilik makamıyla taçlanmayacağından çok korkmuş, ama dostlarının büyük himmetleri sonucu, görece gelişmiş bir ülke olan Baragonya sefaretliğine atanmayı bilmişti. Burada her şey onun hayal ettiğinden bile daha güzeldi, adeta kendisini bir cennette yaşıyor gibi hissediyordu. Öncelikle Baragonya’da fazla vatandaş yoktu, daha da iyisi ise Türklerin çoğunun sefaretin bulunduğu başkentte değil, ülkenin ekonomik merkezi olan başka bir şehirde yaşıyor oluşuydu. Başkentte yaşayan Türklerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Tabiatıyla bu da iş yükünü oldukça azaltıyordu. Tanrı yüzüne gülmüş, “en az doksan yaşına kadar süreceğini planladığı” emeklilik yaşamına bu "ballı" tayinle önceden girivermişti. Bu günlere kolay gelmemişti. Ömrünün tam kırk yılını, kapalı odalarda ne dediklerini anlamak için kafa patlattığı kriptolarla cebelleşerek, nice ekzantrik amirlerin kahrını çek

TANITIM DEFİLESİ

Bir kısım Büyükelçilerimizin yurtdışında Türkiye’yi tanıtmak amacıyla gerçekleştirmeyi arzuladığı faaliyetlerin başında, kimsenin sırrını henüz çözemediği bir hikmete mebni olarak, görev yaptığı ülkede bir modacımızın defilesini organize etmek, hatta eğer rezidansı müsaitse bu defileye bizzat evsahipliği yapmak gelir. Büyükelçi Nahid D Aragonya’ya atandığı günden beri, oldukça gösterişli ve tarihi bir bina olan rezidansında böyle bir tanıtım faaliyeti yapmak için tabir caizse gece gündüz çalışıyor, en güvendiği diplomatlarını bu kritik mevzunun müzakereleri için seferber ediyordu. Nihayet bu özverili çalışmanın meyvesinin alınma vakti gelmişti. Büyükelçi’nin önemli bir Batı başkentinde, hem de tüm masraflarını devlete ödeterek ve seçkin konuklarını bizzat kendisi davet ederek bir defileye evsahipliği yapmak istediği iletilen bazı modacılarımız, bu fedakârlığı bir vatani görev anlayışı ve iştiyakıyla yerine getirmeye hazır olduklarını bildirdiler. Gerçi konuyu takip eden Dışişleri Tanıt