Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TANITIM DEFİLESİ

Bir kısım Büyükelçilerimizin yurtdışında Türkiye’yi tanıtmak amacıyla gerçekleştirmeyi arzuladığı faaliyetlerin başında, kimsenin sırrını henüz çözemediği bir hikmete mebni olarak, görev yaptığı ülkede bir modacımızın defilesini organize etmek, hatta eğer rezidansı müsaitse bu defileye bizzat evsahipliği yapmak gelir. Büyükelçi Nahid D Aragonya’ya atandığı günden beri, oldukça gösterişli ve tarihi bir bina olan rezidansında böyle bir tanıtım faaliyeti yapmak için tabir caizse gece gündüz çalışıyor, en güvendiği diplomatlarını bu kritik mevzunun müzakereleri için seferber ediyordu. Nihayet bu özverili çalışmanın meyvesinin alınma vakti gelmişti. Büyükelçi’nin önemli bir Batı başkentinde, hem de tüm masraflarını devlete ödeterek ve seçkin konuklarını bizzat kendisi davet ederek bir defileye evsahipliği yapmak istediği iletilen bazı modacılarımız, bu fedakârlığı bir vatani görev anlayışı ve iştiyakıyla yerine getirmeye hazır olduklarını bildirdiler. Gerçi konuyu takip eden Dışişleri Tanıt

KEMER SIKMA

Hükümetin ekonomik buhran dolayısıyla açıkladığı bir dizi önlem paketi çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı, tüm teşkilata gönderdiği bir genelgeyle bazı tasarruf tedbirlerinin yürürlüğe konulduğunu duyurdu. Buna göre, elektrik, su, yakıt ve kırtasiye kullanımında israftan zinhar kaçınılarak bir önceki yıldan daha fazla harcama yapılmayacaktı, Dış Temsilcilikler ilave bütçe alamayacaklarının bilinci içerisinde davetler düzenleyeceklerdi, 29 Ekim’de verilen milli gün resepsiyonlarını daha mütevazı kutlayacaklardı, yolluk bütçesi azaltıldığı için Merkezden çok zor durumda kalınmadığı müddetçe ilave personel talebinde bulunulmayacaktı, vesaire… Masasının üzerindeki tasarruf genelgesini de içeren günlük telgrafları inceleyen Sanarum Büyükelçisi Saltıray E. başındaki büyük bir sıkıntı nedeniyle düşünceliydi, önündeki evrakları baştan savar gibi okuyup hızla paraflıyordu. Afrika’nın bu görece gelişmiş güzel ülkesine atandığında kendisinden biraz genç olan karısı aslında çok üzülmüştü, yıllarca s

UÇKUR FIRTINASI

Büyükelçi Nahit D.’nin kitap okumayı hiç sevmemesi, protégé ’leri tarafından “İrfanının zekâtını verse niceleri âlim olur” gibi laflarla yüceltilmesinin önünde engel teşkil etmiyordu. Şöyle ki, bu zevat pek çok faninin farkında olmadığı bir hakikati keşfetmiş olmanın rahatlığıyla konuşurdu. Yalanın çapı büyüdükçe, inandırıcılığı artardı. Bu yüzden, dost yüceltilirken en zayıf tarafı göklere çıkartılır, düşman veya rakip görülenler yerilirken ise en güçlü tarafları yerden yere vurulurdu.  Sıradan insanların “Bu kadarı da yalan olamaz” diye düşüneceği çapta asılsız söylentiler uydurma hususunda ihtisas sahibiydiler. Öyle ya, ilmi ve mesleki vukufiyetine ilişkin böylesine övülen bir Büyükelçinin, en son ne zaman birini baştan sona okuduğunu hatırlamayacak kadar kitaplara mesafeli bir kişi olduğuna kim inanırdı ki?  Aslına bakarsanız, Büyükelçinin bırakın kitap veya seçkin süreli yayınları, Sefarete gelen günlük kripto ve telgrafları bile pek okuduğu söylenemezdi. Öncelikle bir insanın oku

ATATÜRK ANITI

Bakanlığa girişi de, hatta başkâtiplik sınavını geçişi de baba dostlarının ali himmetleri sayesinde olmuş ve bunu kimsenin ruhu bile duymamıştı. Öncelikle mezun olduğu bölüm Bakanlığa meslek memuru olarak girebilmesi için uygun değildi. Teşkilat Kanunu, felsefe bölümü mezunlarının sınava başvuruda bulunmasına bile izin vermiyordu. Fakat bunlar babası için önemsiz sayılabilecek engellerdi. Çünkü vakti zamanında, salahiyetli zatların kurnaz bir müdahalesiyle, bu Kanunun ilgili maddesine “Bakanlıkça uygun görülen özel durumlar haricinde” şeklinde bir istisna kapısı aralanmıştı. Bu ayrıcalıktan nasıl yararlanılacağı ise hukuken belli değildi, bu yönde bir düzenleme yapılmasına gerek görülmemişti. Uygulamada ise bu bahtiyar memurların kimler olacağına nüfuzlu kişiler tarafından karar veriliyordu. Bu suretle yurtdışında iki yıllık okullardan mezun olanlar, felsefe, tarih hatta bilgisayar mühendisleri bile diplomat yapılabiliyordu. Fakat bundan kimsenin haberi olmuyordu. Ne Bakandan veya Baka

ADİL SINAV

Merkeze döndüğünde mutlaka Müsteşar Yardımcısı koltuklarından birine oturmak isteyen Büyükelçinin en büyük korkusu unutulmaktı. Biraz aktif olmazsa bu hedefini gerçekleştirebilmesinin iyice zorlaşacağını hissediyordu. Görev yaptığı Sapagonya, Türkiye’yle siyasi ve ekonomik ilişkileri orta büyüklükte olan bir Batı ülkesiydi. Bu yüzden kendini gösterebileceği her fırsatı değerlendirmeye çalışıyor, Türkiye’den gelen irili ufaklı tüm heyetlere ülkeye yaptığı önemli katkıları hatırlatarak bir haksızlığa uğramanın önünü almaya çabalıyordu. Mesela kimse bilmez, Ankara-İstanbul arasındaki hızlı tren hattının banisi kendisi sayılırdı. Merkezdeki görevi sırasında Başbakanlık yetkilileriyle bir toplantı marjında çay içerken, Avrupa ve Amerika’daki engin deneyimlerine dayanarak Türkiye’nin bu iki önemli şehri arasına hızlı bir tren hattı çekilmesinin yararlarından bahsetmişti. Büyükelçi bilahare bu fikrin nasıl hayata geçirildiğine ilişkin ayrıntıları bilmiyordu, zaten bu çok da önemli değildi. Ge

MERİTOKRATİK SESSİZLİK

Koca Bakanlığın zadegân kadrosu, takdir edersiniz ki, birkaç diplomattan teşekkül edecek değildir, bu itibarla Deha O’yu türünün tek örneği olarak sunmak onu büyük bir haksızlığa maruz bırakmak anlamına gelir ki bu kendisinin hiç alışık bulunmadığı tavırdan içtinap ederiz. Nitekim Müsteşar Asabıbozuk’la yaptığı o özel görüşmede Yardımcısının gündemi sadece “kifayetsiz muhteristen” ibaret değildi. Bir de talihli diplomat vardı. Bakanlıkta meritokrasi denen gavur icadı, sadece, o da bir nebze, asaletlerini nereye dayandırdıkları bizlere yarı-meçhul olan bu zadegân arasında işletilir. Geri kalan geniş kitle ise kast sisteminin altında kalıyor olma bahtsızlığından dolayı ancak ve ancak zadegânın burun kıvırdıkları, kendilerine layık görmedikleri görevlerde istihdam edilirler. Alt tabakanın kendi içinde de, şartlar muvacehesinde, liyakate dayanan bir sistem tesis edilmesi için elden gelen çaba gösterilir. Türk Hariciye meritokrasisinde tayin ve atamalarda siyasi kayırmacılık kesinlikle tasv

BOZUK SAAT (II)

Büyükelçi eski günleri yâd ederken, antika duvar saatinin iki çam kozalağın arkasında sallanan sarkacına bakarak ritmik hareketlerini takip eder ve görev yaptığı yerleri zihninde bir bir dolaşırdı. Derin hayallere dalmaya ihtiyacı olduğunda bu saatin karşısında oturarak tik taklarını dinler ve guguk kuşunun kapıyı açarak ötmesini beklerdi. Bu ona hayatında her şeyin yolunda gittiği hissini verirdi.  Londra’daki felaketten sonra Ortadoğu uzmanlığı titrini kaybetmemesinde dostlarının bakanlığın dedikodu çarkı üzerine kurmuş olduğu tekelin oynadığı mühim rolü inkâr edemezdi. “Koridor” bir kişiye uzman diyorsa o kişi uzmandı, bunu sorgulamaya yeltenecek kişi hemen hedef alınır ve usta bir şekilde işletilen dedikodu kazanında kaynatılarak boğulurdu. Hariciye jargonunda “koridor sicili” diye geçen bir terim vardır. Kelime çevirisi Almanca “koridor radyosu” (flurfunk) olan deyimin, muhtemelen vakti zamanında muzip bir diplomat tarafından yapılmış tercümesidir ve hakikatte “ofis dedikodusu” an